• 3,602 TL

  • 3,784 TL

  • 143,58 TL

  • 88.531

Öncekiler Sonrakiler

KÜÇÜK RESİM, BÜYÜK RESİM

17 Eylül 2014 Çarşamba 16:08

Çay ocaklarında, kahvehanelerde, oyun salonlarında, berberlerde, ganyan bayilerinde, imecede, yevmiyede, otobüste, dolmuşta, tramvayda…
Döner kesen usta,  servis yapan garson, direksiyon başında ÅŸoför, ayakkabı boyacısı amca, simit tezgahının başında sigara tüttüren dayı…
İletişim halinde olduğumuz her yerde, herkes ya filozof, ya siyasetçi, ya tarihçi, ya toplum bilimci…

Akıl sır erdiremiyorum.
Okey taşları mı, iskambil kağıtları mı , kaynar sıcak simitler mi, dolmuşun teker sesi mi , tramvay duraklarını söyleyen şu bilgisayar kadın mı, kesilen saçlar mı …

Kim anlatıyor? Bu insanlar hangi kaynaktan beslendiler de böyle güzel ünvanlar aldılar? Bu hatiplik nereden geliyor?
Kütüphaneler ayak izlerine hasretken, kitaplar raflarda küflenmişken, kitap evleri sinek avlamamak için oyuncak satmaya başlamışken, tarafsız haber devri kapanmışken, gazeteler satmak uğruna hep soyunup magazin olmuşken…

Bilgi yolunu mu deÄŸiÅŸtirdi dersiniz ?

Devir internet devri diyorum,bir kılıf arıyorum lakin büyüklerimizin çoÄŸu Google’ı  tanımıyor, gençlerimiz mavi  â€˜f’ den atlayıp, mavi kuÅŸun kanatlarını yakalamaca oynuyor ve herkes ne hikmetse bilge oluyor.

Muhakkak söyleyecek birçok sözü oluyor herkesin hem de her konuda ve kimseyi dinlemezken edeplice, dinle diyor, edepsizlik etme!
Nasıl edepsizlik etmem ! Bu toplumda ben de varım. Kimsenin kimseyi dinlemediÄŸi ve herkesin benim bildiÄŸim tek doÄŸrudur dediÄŸi bir toplumda yaÅŸamak zorunda olmak elbette gücüme gidecek. Toplumumun bir neferi olarak  eÄŸer sınıf ayrımını ortadan kaldırma mücadelesi veriyorsam, önce ezilen halkımı aydınlatmalıyım. Bu benim görevim.

Birileri bir takım bencil büyük planlar yapıyor üşenmeden , bıkmadan. Bizler bu bencil büyük planları, bencil küçük planlarımızla mı yıkacağız? Stratejiden ve disiplinden yoksun bu tekil düşüncelerimiz bizleri kaç adım öteye taşıyabilir ?

Bizim planlarımız sırt sırta vermek, birleşmek, gürleşmek, aydınlanmak kavramları adına bir araya geldiğinde ve kendimiz için istediğimizi kendimiz için ne kadar arzuluyorsak, aynı kaderi paylaştıklarımız için de o kadar arzuladığımızda üstünleşecektir.

Ortak plan yapabilmemiz içinse önce dinleme adabını öğrenmeliyiz.  Sohbetlerimizde, tartışma ve münazaralarımızda kendimizi karşımızdaki ÅŸahsiyetin dilinden acaba nasıl bir ÅŸerbet akacak, acaba onun ÅŸerbetinden bardağıma bir kaşık olsun koyma ÅŸansım olur mu gibi düşüncelere sevk etmeliyiz ve ona da konuÅŸma fırsatı sunmayı davranış haline getirmeliyiz. Muhatabımız konuÅŸurken kendimize has, konuÅŸmacıya güven getiren ve samimiyetimizin mührü bir üslupla, fark yaratarak dinlemeliyiz. Muhatabımız konuÅŸurken vereceÄŸimiz cevabı hazırlamakla meÅŸgul olursak o susmaz ve biz de sonunda dinamit gibi patlarız. Sonrası millet meclisini aratmayan bir sahne. Zaten sokakların hali bu, fikrin  yetmediÄŸi yerde önce sesler yükseliyor, sonra küfürleÅŸerek ayrılmalar baÅŸlıyor.

BildiÄŸimizin doÄŸruluÄŸuna ne denli inanırsak inanalım, her kimle konuÅŸursak  konuÅŸalım kırıcı olmamalıyız. Çünkü eÄŸer bildiÄŸimiz yanlışsa bir gün doÄŸrunun tarafına geçecek yüzümüz olmaz. Sanırım bu da kendimize yaptığımız büyük bir haksızlık olur.

Yönetilen, sömürülen, hizmetçi olarak görülen büyük kitlelere yani halklara yüzyıllardır, kendini seçilmiÅŸ, üstün yaratılmış olarak görenler, dünyanın nabzını bir elinde, ÅŸah damarını bir elinde tutanlar küçük resme bakmayı öğretti, buna zorladı, zorbalıkla, baskıyla, kanla, savaÅŸla, ucuz akıl oyunlarıyla, hilebazlıklarla , afyon rolü üstlenen oyuncaklarıyla ve halklar için kıymetli olanların içine yanlışı saklayıp,  al bak olması gerekenin ne olduÄŸuna sen karar ver diyerek.
Çünkü horlanan, dışlanan, köleleştirilen, dilencileştirilen, mecbur bırakılan bu koca kitlenin çok büyük bir hazinesi var.


Güç!

Bizim gücümüz bütün planları bozmaya yetecek kadar çok lakin bu kadar ayrı olmasaydık. Bizim gücümüz bütün üç kağıtçıların sonunu getirmeye, kendi kaderimizi tayin etmeye, dünyanın nabzını tutup ÅŸah damarını hür bırakmaya yetecek kadar fazla ve bunu bilen finans patronları, silah ve  toprak sahipleri bu koskoca kitlenin inancını, siyasetini, felsefesini paramparça etti.

Tarih!  BaÄŸrı yanık bir ana , kül kül olmuÅŸ sayfaları acılar, savaÅŸlar, tacizler, kahpelikler dolmuÅŸ bir ansiklopedi.
Açın, okuyun, öğrenin nice küçük resimler var içinde.
İnsanlığımızın ataları ne denli saçma sebeplerle katleşmiş birbirlerini görün, bilin.
Ego! Bilgeliğin önündeki en büyük engel. Çünkü bilgi, insanı uysallaştırır, anlaşabilir ve anlaşılabilir kılar. Bilge ise bildiğini davranışına monte etmiş kişidir. Ve hiçbir savaşı cahiller çıkarmaz. Bilgili egoistler çıkarır.

Neden mi ?

Halkları kendi hizmetkarları olarak gören bir grup karun soylu, firavun soylu cani,  bizleri balık yerine koydu ve önümüze bir çok yem attı. Yem balıktan balığa deÄŸiÅŸti. Yemin adı bazen faÅŸizim, bazen komünizim, bazen milliyeçilik bazen muhafazakarlık oldu. Hitlerin silahından nazizim olarak çıktı, Franconun dilinden Falanjizm olarak dökülürken, Japonya da militarizmi gördük, OrtadoÄŸu’yu  cihat adına baÅŸlar kesmek lanetledi, İsrail’i yok olma korkusu canileÅŸtirdi, Amerikan halkının gözünü körertense   -Tanrının yeryüzündeki gücüyüz- yalanı oldu.

Bakın ne çok küçük resim var. Alın albüm yapın. Bakar bakar insanlığımızdan utanırsınız ben her baktığımda biraz daha batıyorum yerin dibine.
Oysa şöyle bir iki metre geri çekilsek üşenmesek o hülyalarımızda olan geleceÄŸin gerçekte tam önümüzde olduÄŸunu göreceÄŸiz. Ne kadar gerçek, ne kadar yaÅŸanabilir,  ne denli somut, ne kadar elle tutulur olduÄŸunu göreceÄŸiz.

Berberin de, simitçinin de, memurun da, sağından yatanın da, solundan uyananın da, sabah dükkanı besmeleyle açanın ve gece boyu demlenenin de arzuladığı  Ã¶zgür  yaÅŸamak deÄŸil mi ? Korkmadan, canından, inancından, dünya görüşünden yoksun bırakılma riski taşımadan, soyum kurutulur kaygısı gütmeden,  tokça, başında bir çatıyla, altında bir döşeÄŸiyle, çıplaklığı unutarak, yalın ayak gezmenin ne olduÄŸunu bilmeden, insan onuruna yakışırca yaÅŸamak deÄŸil mi?

Hastalandığında param var mı yahut sigortam, diye düşünmeden, vakti geldiğinde herkes kadar herkes olarak okula giderek yaşamak değil mi? Bütün felsefelerden, bütün ideolojilerden çıkan ana düşünce bu değil mi?

Pekala o zaman hata nerede, eksik nedir?

Sistem ! Bütün sır, sistemi iyi okumakta gizli. Çağlar açıp, çağlar kapatan, reformlar yapan, düzen kurup, düzen yıkan bu sistemi kimler yönetiyor ve bu kadar gücün sahibi olmalarını sağlayan idealleri nedir?

İktidarları, muhalefetleri, şahısları eleştirmenin yersizliğini sistemi okuduğumuzda çözeceğiz. Yönetici ya da lider olarak gördüğümüz, toplumda öncü olarak adlandırdığımız kimselerin aslında üst sınıf ve alt sınıf arasındaki bir tüccardan ibaret olduğu, gözlerimizi bir açabilsek kendini şıp diye gösterecek. Böylece sokaklarda kendi kendimizi yeme devrine bir nokta koyup, aslında sen ben değil biz olduğumuzu fark edeceğiz. Hiç bir şey yapamasak dahi kerizlenmemenin verdiği haz hepimize bir ömür yeter.
EÄŸer kiÅŸinin kiÅŸiye üstünlüğü varsa bunu üslubuyla, davranışlarıyla ve dil denen sermayesiyle göstermesi efdaldir. Nitekim kavga haksızlığın etiketidir.  
Artık, lütfen herkes bir iki metre geri çekilsin. Kahvem soğumadan, şu kısacık ömrümde, büyük bir keyifle, hayallerimize hapsettiğimiz gerçeklerimizi, yaradılışımızdan beri arzuladıklarımızı,büyük resmimizi seyretmek istiyorum.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

KÖŞE YAZARLARI