• 3,602 TL

  • 3,784 TL

  • 143,58 TL

  • 88.531

Öncekiler Sonrakiler

SERÜVENİMDEKİ VİRGÜL

08 Eylül 2014 Pazartesi 16:20

Ölüm! 
Vakti geldiÄŸinde ne ilaç, ne doktor, ne hastane tanır. Ruhu bedenden çeker alır. Artık ne suni teneffüs, ne de kalp masajı çıkan ruhu bedene sokamaz. 
 
Ölümden döndü diyoruz bazen. Hiç bu laf üstünde düşünmeden. Kimse ölümden dönemez. O bizleri sadece yoklar. Acaba hazır mı tanışmaya yoksa daha var mı terbiye olmasına der ve bekler. Hiç acelesi yoktur onun. Zaman ve mekan kavramlarından arınmıştır ölüm. Bu sebeple kimle ne zaman nerede tanışacağı belli olmaz ve aynı anda yüzlerce, binlerce insanla farklı coÄŸrafyalarda tanışabilir. 

Ölüm aslında bizim doÄŸuÅŸtan nikahlımızdır. İnsan dünyalık nikahlısını beÅŸ dakika göremese hasretinden prangalar eskitiyor ama mesele ölümü beklemeye geldiÄŸinde korkudan aklı çıkıyor. Hal böyle olunca ölümde çifte standart uyguluyor. Kimine yüzüğü trafik kazasında takıyor, kimini kanlı bir cinayetle ağırlıyor, kimini de yatağında sessiz sakin hoÅŸluyor. 

Düşünsenize bizler de öyle deÄŸil miyiz ? Duacımızla bedduacımızı bir mi tutuyoruz? Bana göre ölüm haklı. 
 
Yahu hepimiz bir gün öleceğiz dediğimde gayet ciddi bir umutla kendi adına konuş Azrail beni unutacak diyen arkadaşım oldu. Çok akıllı ve cesur bir kız ama ölümden korktuğu gibi hiçbir şeyden korkmuyor. Ölümün kimine düşman, kimine dost olan elçisi Azrail, adresini henüz hiç şaşırmadı.
 
Ölmemek için neler yapıyoruz neler, kimisi baÅŸkasının organlarına göz dikip, bütün ahlak kurallarına savaÅŸ açıyor. Kimi bütün servetini kıymetli canı uÄŸruna bir bir tüketiyor. 

Peki ölümden neden böyle köşe bucak kaçar insan? İnsan neden olacağı en kesin olana karşı bu kadar keskin bir tavır alır? 
 
Sanırım bir kaç tane sebebini sıralamak mümkün. 
Öncelikle insan bilmediÄŸi her güçten korkar. Tanıdığın bir orduyla savaÅŸmak, tanımadığın bir askerle savaÅŸmaktan daha kolaydır diyorum bunun için. 
Sonra insan serveti yüzünden korkar. Elde etmek için yıllarını verdiği servetin sefasını sürmeden ölümle buluşmak ağır geliyor olmalı. Afedersiniz biraz enayi gibi mi hissettiriyor acaba ? Şöyle dönüp baktığımızda geriye, ben bunları neden kazandım, beni korumayacaksa anlamı ne, bir ömrü verdiğim bu servetin diye düşünmek sanırım ölümden korkmak için yeterli bir sebeptir. Anlayacağınız ömrü güzel geçirmek için olması istenen zenginlik aslında ömre hizmetkar olacağına efendi olmuştur.
 
Hazır olmadığını düşünmekte ölümden korkmak için ucuz bir sebep. Hazır olmak nedir? Ne zaman hazır olur bir insan ? Ya da kendimizi hazır hissetmek için bir giriÅŸimimiz var mı? Bir çoÄŸumuzun tabiatında ertelemek var sürekli erteliyoruz, öncelikle kendimizi, sonra ailemizi, dostlarımızı, iÅŸlerimizi hep erteliyoruz. Tıpkı ölümle olan kaçınılmaz buluÅŸmamıza hazırlığımızı ertelediÄŸimiz gibi. Vakit var sanıyoruz, ölümü çoook uzaklardan gelecekmiÅŸ gibi hissediyoruz. Tabi bir nesil böyle düşündüğünde gelen nesillerede bu düşünceyi miras bırakıyor. Her nesil biraz daha sarılırken dünyaya biraz daha unutuyoruz ölüm gerçeÄŸini ve bu yüzden bir cenaze, bir cinayet, bir vefat haberi konuÅŸulurken, amaaan aÄŸzımızın tadını kaçırmayalım, düşüncesi bile korkunç, cümleleri dilimizden cahilce dökülüyor. 
Halbuki bu gerçeği bir kabullenebilsek, birgün gelecek birgün bile kalmayacak şu dünya denen handan ayrılmama ve çırıl çıplak düşeceğim yollara bütün varlığım konakladığım günlerin ücreti olarak kalacak bu faniler diyarında.
 
Åžu ellerimiz bomboÅŸ, sırtımızdaki ceketten dahi yoksun gideceÄŸimizi bir kabullensek o zaman dünyayı bir amaç olarak görmekten kurtulup, esas mutluluÄŸa ulaÅŸmanın bir aracı olarak kullanmaya baÅŸlayacağız ve iÅŸte o zaman günlerimiz daha lezzetli geçecek. 
Biz istesekte istemesekte olacağını bildiÄŸimiz, kesinliÄŸi milyarlarca örnekle test edilmiÅŸ olan bu buluÅŸmadan kaçmak, yok saymak , olmayacakmış gibi plan yapmak kendimize yaptığımız en büyük haksızlık deÄŸil midir aslında ? İsyan irademizimle mümkün fakat irademizden eftal bir duruma isyanı kalkan yapmak nasıl bir paniÄŸin eseridir ve uzlaÅŸmak, ölümle uzlaÅŸmak, bizleri ferahlatacaksa ve aydınlığa ulaÅŸtıracaksa bırakın dünya malı dünyanın olsun, dünyanın planı, hesabı, kitabı kendine kalsın. 
 
Uzlaştığımızda yani ölümün aslında serüvenimizdeki bir virgülden ibaret olduğunu zihnimize kabullendirdiğimizde, kişisel korku imparatorluğumuzun çöküşünü iştahla seyrederken, içimizde cesarete dair neler varsa hepsi gün yüzüne hızla çıkarken, yüzümüzdeki gülümsemenin verdiği haz Süleyman'ın hazinelerinden daha kıymetli olacak.
 
Ölüm bir virgüldür. Tıpkı doÄŸum gibi. İnsanın nereden geldiÄŸini bilim henüz somut delillerle ispatlayamadı ve öldükten sonrasına dair bir kanıtıda yok. Fakat inanıyorum ki doÄŸum cefa yurdu dünyaya açılan kapıydı, aÄŸlaya aÄŸlaya geçtiÄŸimizde, var edildiÄŸimiz ilk ocağımıza elveda dedik ve ölüm denen çıkış kapısı bizi baÅŸka bir memleket olan kabre ulaÅŸtıracak. Peki orada baki miyiz ? Malesef bir göç daha olacak ve adına diriliÅŸ diyeceÄŸiz. Sonrasında köprüden geçenler iyiler diyarına, düşenler kötüler ocağına ulaÅŸacak. 
 
Daha sonrası mı ? 
 
Daha sonrası ebediyet diyor kitap. Zaten dahasını merakta etmiyorum. Evvela şu dünyayı kabulleneyim. Sonra ölümü özleyeyim. Köprüden geçtikten sonrası, hayırlısı.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

KÖŞE YAZARLARI