• 3,602 TL

  • 3,784 TL

  • 143,58 TL

  • 88.531

Öncekiler Sonrakiler

EDİP YÜKSEL TÜRKİYE’YE MATEMATİĞİ İLE GELDİ!...

25 Åžubat 2013 Pazartesi 13:11

Otobüsteyim…

Karşımdaki koltukta oturan iki adam, Türkiye kitap okuma istatistiklerini (Türkiye’de kitap okuma oranı %5, süreli yayın okuma oranı %7, baÅŸkasının elindeki kitabı veya gazeteyi okumaya çalışma oranı %90) yalanlamayan bir eda ile elimdeki kitabın en azından adını okumaya çalışıyor… Biri baÅŸarmış olmalı ki “cık cık”lar çekmeye baÅŸladı bile…

Arkadaşına dönüp gençlerin cehaletinden (muhtemelen genç görünüyor olmamdan) dini bilgilerinin zayıf olduÄŸundan (muhtemelen giyim tarzımın dindar veya ilahiyatçı olduÄŸumu belli etmemesinden), bu yüzden de sapık ve kafirlerin prim yaptığından bahsediyor ve bana gönderme yapıyor…



Nereden mi biliyorum, çünkü elimde, az önce bizzat yazarı Edip Yüksel tarafından hediye edilmiÅŸ “Üzerinde 19 Var” kitabı var… Kafamı kitaptan kaldırmıyorum ama iki iÅŸi aynı anda yapabilme becerimle hem onları dinliyorum hem satırları inceliyorum… Bir üçüncü iÅŸi de beynimin arka planı gerçekleÅŸtiriyor: Yaklaşık 20 yıl öncesinin anılarına gidiyor…

90’ların ortalarındayım. Türkiye dini bakımdan yeni bir sürece girmiÅŸ. Ben Ankara İlahiyat Fakültesi’ni yeni kazanmışım. Osmanlı’nın hurafeci zihniyetini yıkıp Kur’an’a dönüÅŸü amaçlayan bir grup aydın teolog, dönem medyasında malzeme olmadan din anlatmaya çalışıyor… İdealist ama gruplaÅŸmamış, çıkardan uzak, bilimde profesyonel ama ruhta amatör üç beÅŸ kiÅŸi bunlar… PapaÄŸanlığı din olarak öÄŸrenmiÅŸ halka göre, onlara papaÄŸanlığı din zannettirenlerin de propagandaları sayesinde, “din düÅŸmanı”, “sapık”, “mürted” olarak adlandırılmış bir avuç Kur’an’a dünüÅŸçü aydın… AÄŸzı pek laf yapmayan Prof. Dr. Hüseyin Atay ve aÄŸzı çok iyi laf yapan Prof. Dr. YaÅŸar Nuri Öztürk çizgisi… Bunlar, kendi içinde ayrı ayrı bağımsız ama özde amacı aynı olan bilim insanlarının başını çekiyorlar… Reformist diyenlere inat dinde reform olmayacağını ama dinci/dindarların ve yalan yanlış öÄŸrenilmiÅŸ tarihi putlaÅŸtıranların, ataların dinini din edinenlerin saÄŸlam bir reforma ihtiyaç duyduklarını anlatmaya çalışan insanlar… Bir üniversiteye baÄŸlı olmaksızın sivil bilim yaparak aynı amacı benzer düÅŸüncelerle savunan bir insandı Edip Yüksel de… Onun da nasibine “mürtedlik” ve “sapıklık” düÅŸmüÅŸtü.

Ankara İlahiyat öÄŸrencisi olmak her zaman ayrıcalıktı benim için. Çünkü O dönemlerde insanların görmek ya da dinlemek için TV başında bekledikleri bu insanlardan her gün ders dinliyordum. Edip Yüksel ve 19 mucizesi ise benim için adı çok iyi bilinen ama içeriÄŸinin incelenmesine imkan bulunamayan bir yaklaşımdı. Oysa ki yaptığı Kur’an çevirisi olan “Mesaj” hep masamdaydı. Hatta Türkçesi açısından Muhammed Esed, YaÅŸar Nuri ve Edip Yüksel, (ben tercümemi yapıp bastırana kadar) okunabilecek en iyi üç Kur’an çevirisi olarak tavsiyemdi, tavsiyemdir.

Åžimdi Edip Yüksel ile tanışmaya bir adım kalmıştı. Mütevazi bir insandan hoÅŸ bir karşılamaydı. Henüz adımı ve ilahiyatçı olduÄŸumu yeni söylemiÅŸtim ki “Kaçıncı sınıftasınız?” sorusu ile, 40’ına 3 kalmış bir kadına yapılabilecek en güzel iltifatı dillendirmiÅŸ ve aynı zamanda nezaketini zeka ile birleÅŸtirebileceÄŸini de göstermiÅŸti.

Sıra sohbete geldiÄŸinde sadece bir iki soru ile 19 mucizesinin mantığını öÄŸrenmek istedim. Bana yeterli olacak bir iki cümlelik cevabını ve hediye ettiÄŸi kitapları alarak evde diÅŸ aÄŸrısı ile beni bekleyen oÄŸluma gitmek için aceleyle bindiÄŸim otobüste okuyordum satırları…

Evet, aynen hatırladığım gibi tek kaynak Kur’an diyen, dinen ve dünya olarak kurtuluÅŸumuzun Kur’an’ı saf haliyle okumak, anlamak ve uygulamak olduÄŸunu söyleyenlerdendi. HadisçiliÄŸin, günlük siyasetlerden ve ince çıkar hesaplarından sıyrılamamışlığını hedef alıyor, kur’an’ın da ifadesi ile “kendine yeterli bir kaynaktan” dini açıklamanın önemi üzerinde duruyordu. Yani tam da Müslümanlık papaÄŸanlarının “kafir” ilan edebileceÄŸi ÅŸeyleri söylüyor, onların  putlarına dokunuyor, adı “İslam” haline getirilmiÅŸ kültür ve pagan karışımı kilisevari ruhban sınıfı hakimiyetli dinin ve inanırlarının hedefi oluyordu. Çünkü adına İslam denen bu kaos yığınının “apaçık detaylandırılmış” Kur’an ve onun sunduÄŸu din ile ilgisi olmadığını biliyordu. Elbette sapık, kafir, yoldan çıkmış olmalıydı!

Kitabın sayfaları içinde gezinmeye devam ettikçe 19 sisteminin ayrıntılarının anlatıldığı sayfalar ağırladı beni. Biraz daha dikkatli, daha dikkatli okuyordum. Elbette birçok soru beliriyordu bilgiye ve mantığa dayalı ancak bir ÅŸey daha fark ettim ki, bu bence en korkuncuydu!… Bu sistemin geçtim savunmasını veya karşı çıkmasını, benim gibi matematik özürlü bir insan için, anlaşılmasının bile neredeyse imkansızlığıydı bu korkunçluk!... Tarafımca senelerdir bu fikrin veya sistemin incelenmeye alınmamasının nedeni de bu özrümdü ve tam kendime kızacaktım ki aklıma bugüne kadarki tüm sınıf arkadaÅŸlarım sonra da öÄŸretmenlik yaÅŸantım, meslektaÅŸlarım ve öÄŸrencilerim geldi. MatematiÄŸi harika olanın aldığı özel dersler, verilen paralar geçti gözümün önünden. EÄŸitim hayatım boyunca ÅŸimdi hayal meyal hatırladığım rakamlar ve sayılar sonra… ve üniversite sınavına hazırlanırkenki “benim matematik zekam yok ki” kabulleniÅŸliÄŸim… Bu kabulleniÅŸlikle İlahiyatı full sosyal ve Türkçe, sıfır matematik ile kazanışım… ve hatta İslam miras hukuku dersi sınavında “anasına, avradına, ebesine” paylaÅŸtıramadığım tereke yüzünden (hala pay-payda denilen ÅŸeylerden anlamam) 70’in üzerine bir türlü çıkaramadığım İslam hukuku dersim geldi aklıma…

Karşımdaki adamlar hala konuÅŸuyor… Gram Kur’an bilgileri olmadığı, cami vaazıyla ahkam kestikleri belli de muhtemelen matematikte de benden daha kötüler… Çünkü Türkiye genelindeki eÄŸitim sisteminde matematik, öÄŸretilmemek için ders olarak gösterilmiyor mu? Aksi takdirde nasıl olur da, bir insan 12 sene boyunca günde ortalama 3 saat bir konu hakkında ders alır da o konuda hiçbir ÅŸey bilemez? Bu olsa olsa özel bir eÄŸitim sonucu olmalıdır!

Hatta belki de İslam hakkındaki genel yanılgılarımızın sebebi burada yatmaktadır…Belki de bu baÄŸnazlığımız, papaÄŸanlığımız, rasyonel düÅŸünmeyen, analitik inceleme yeteneÄŸine sahip olamayan bir nesil olarak yetiÅŸtirildiÄŸimiz içindir… Yani analitik zihnimiz geliÅŸmesin diye yıllardır planlı bir ÅŸekilde uygulanan “matematik öÄŸretmeyip matematiÄŸin ne kadar zor olduÄŸunu öÄŸreten” dersler sayesinde, sorgulamayan, çoÄŸunluÄŸa uyan, sürü/kitle psikolojisi yaÅŸayan ve birilerinin istediÄŸi gibi düÅŸünüp yaÅŸayan hatta inanıp iman eden insanlar olmuÅŸuzdur kimbilir!..

Görünen o ki 19 sistemi, benim için imanımı güçlendirmeye yetmeyecek olsa da (ki bunda sebep benim matematikteki cehaletimdir) akla getirdiÄŸi belli sorular ile ufuk açıcı türden olduÄŸunu da yadsıyamayacağım… Mesela “19 sistemi bir ÅŸekilde Kur'an'daki bir mucize olabilir ancak neden sistemin ispatını saÄŸlayan denklem yada saÄŸlama sistemi miladi takvime dayanıyor? Yani ayet ve numara sıralamaları ile bazı hesaplar yapılıyor, bir sistem olduÄŸu iddia ediliyor ancak sonuçta bulunan "kanıt" olduÄŸu iddia edilen tarihler 1974 vs gibi (3018 de olabilirdi, farketmez) miladi takvim sonucunu veriyor... EÄŸer bizler miladi takvim kullanmıyor olsaydık bu sistemin kanıtı olmayacaktı öyleyse... Diyelim ki bin sene sonrasındayız ve insanlar artık çok baÅŸka bir olayı takvim baÅŸlangıcı yapmış ve hatta 12 ay yerine 24 aylık veya benzer bir sistem kullanıyorlar... Bu durumda, bütün zamanlar için gelmiÅŸ olan Kur'an'ın matematiksel mucizesi çöpe gitmiÅŸ olmaz mı? Artık kullanılmayan bir takvime göre kendini ispatlamaya çalışan bir kutsal metinden bahsetmiÅŸ olmaz mıyız? EÄŸer kitap kendini matematiksel bir mucize ile ispatlıyor ise bu matematiksel mucizenin kullanılmış-kullanılan-kullanılacak tüm takvimler için geçerli olması gerekmez mi? Ya da diyelim ki miladi takvimi kullanmıyoruz da jeolojik bir takvimi kabul ettik, buna göre de dünya yaşından hesap ederek dedik ki "biz ÅŸu an 4 milyar 510 yılındayız", bu durumda matematiksel mucizenin hesaplarının bu tarihe göre yapılması gerekmez mi? Böyle bir takvim kullanıyor olursak 1974 veya 2013 tarihi hiçbir ÅŸey ifade etmez... Takvimler sanal uygulamalar olduÄŸuna göre Allah'ın mucizesini ispatlamak için insan sanallığına ihtiyaç duyması sonucuna varmaz mıyız? Ya da daha kötüsü böyle bir miladi veya herhangi bir güncel takvime sabitlenen mucize, Allah varlığını kanıtlamak yerine Kur'an'ın, o günkü kabul edilebilir bilgiler ile düÅŸünen peygamber tarafından yazılmış olduÄŸunu kanıtlamaz mı?

Ya da… Aslında böyle bir mucize var ama biz henüz mucizeyi keÅŸfetme noktasında emekleme çağında mıyız? Matematiksel sistemlerimiz veya evren bilgilerimiz geniÅŸledikçe, 1000 ya da 10000 sene sonrasında bugünler için “vardıkları sonuçlar ne kadar yanlış da olsa onların yaptığı hesaplar, sorduÄŸu sorular olmasaydı bugün bu mucizeyi çözemezdik!..” mi diyecekler?”

Karşımdaki adamlar, kendi okumamışlıklarını hiç düÅŸünmeden, en azından okuyabilen birini eleÅŸtirebilme hakkını cahil cesareti ile kendinde bulmaya ve  benim cehaletimi, ülkenin gençlerinin dini sapıklıklarını tartışadursun, ineceÄŸim duraÄŸa gelmiÅŸtim bile…

Åžimdi hayatın gerçekleri bekliyordu beni… Süt diÅŸleri çürüyen oÄŸluma dolgu yapmak için 960 lira para isteyen özel hastane ve sabaha kadar her aÄŸrısında “Anne Allah bana yardım edecek mi, diÅŸimin aÄŸrısını geçirecek mi?” diyen bir masumiyet…

Allah’ım bizlerden çok o çocuklara yardım et ki, sana olan inançları için herhangi ek bir mucize, ispat, kitap, rehber, peygambere ihtiyaç duymasınlar!... 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

KÖŞE YAZARLARI