ANAYASADA NE OLMALI NE OLMAMALI?
15 Mart 2012 PerÅŸembe 16:34
Türkiye’nin önünde çok önemli bir dönemeç var: “Yeni Anayasa”. 2012’de bitmesi planlanan süreç sonucunda ülkenin bundan sonraki geleceÄŸi büyük ölçüde belirlenmiÅŸ olacak.. Çünkü bu temel teÅŸkilat kanununda, anayasal rejim, vatandaÅŸların hukuku, devlet-birey iliÅŸkileri, devlet organlarının görev ve konumları, yerel yönetimlerin özerkliÄŸi, bazı kurum ve kuruluÅŸların durumu, anadilde eÄŸitim gibi oldukça kritik konular ÅŸekillenecek.
Anayasa’nın yazılması ve kabul edilmesi gerçekten zorlu ve netameli süreçleri ifade ediyor. Herkesin ve her kesimin anayasası olması beklenen ve öyle de olması gereken bu temel hukuk belgesinin, üzerinde uzlaÅŸma saÄŸlanacak bir optimal metin haline getirilmesi hiç de kolay deÄŸil. TBMM’de oluÅŸturulan Anayasa UzlaÅŸma Komisyonu’un iÅŸi hakikaten zor.
ÇoÄŸulcu ve uzlaÅŸmacı bir yaklaşımla tüm toplum kesimlerinin ve Türkiye’nin her yanından vatandaÅŸların görüÅŸ ve önerilerini almaya çalışan Komisyon, bunları ortak bir metine dönüÅŸtürme noktasına yakında gelecek. Bu arada birçok kurum ve kuruluÅŸ yeni anayasada olması gereken ve hatta olmaması gereken temel konular üzerine birer rapor hazırlıyor ve Komisyona sunuyorlar. Bunların arasında Üniversiteler, dernekler, iÅŸ adamları organizasyonları, sivil toplum kuruluÅŸları, düÅŸünce kuruluÅŸları ve politik partiler yer alıyor.
Meclisteki Komisyonunun oybirliÄŸi esasıyla karar vereceÄŸi düÅŸünüldüÄŸünde her maddenin ve her anayasal ilkenin üzerinde dört partinin de uzlaÅŸması ve nihai olarak anayasa metninin bu Komisyon tarafından tümüyle kabul edilmesi reel olarak bakıldığında oldukça zor. O zaman ne olacak?
Ülkenin yeni bir anayasa için bekleyecek vakti yok. Bu süreç zaten yeterince gecikti. Türkiye’nin hem demokrasi hem de ekonomi ve diÄŸer alanlarda önünün açılması ve yeni büyük hamleler yapması için çaÄŸa uygun, insanlarımızın beklentilerini karşılayan ve ayağımızdaki prangaları kaldıracak bir “toplumsal uzlaÅŸma sözleÅŸmesine” yani yeni bir anayasaya ÅŸiddetle ihtiyacı var.
Anayasa hazırlanırken üzerinde uzlaÅŸma gerektiren ve bunun da kolay olmayacağı bazı gerilim hatları mevcut. Nedir bunlar? Türkiye’nin yeni anayasasında çözümlenmesi gereken düÄŸümler ve kurulması gereken hassas dengeler, Abant toplantılarında da dile getirdiÄŸim gibi ÅŸunlardır: 1. Özgürlük-Güvenlik, 2. Birey-Devlet, 3. Merkez-Yerel, 4. Sivil-Asker, 5. Yasama-Yürütme-Yargı, 6. Kamusal Alan-Özel Alan, 7. Ulus-Etnisite, 8. Evrensel Realite-Ulusal Realite, 9. Uluslar arası Taahhütler-İç Hukuk, 10. İdealizm-Pragmatizm, 11.Tabii Hukuk-Pozitif Hukuk, 12. Denetim-Vesayet.
Süreç devam ediyor. 1 Mayıs’tan itibaren katılım, yani serbest görüÅŸ bildirme süreci bitecek. Önerilerin alınması bu tarihten sonra ikinci planda kalacak. Ve olması gerektiÄŸi gibi “deÄŸerlendirme süreci” baÅŸlayacak. En son aÅŸamada da onaylama gerçekleÅŸecek. Burada halk oylaması yani referandum nihai ve en geçerli bir onay yöntemi olacaktır.
Åžunu da ihmal etmemek gerekir ki anayasa çok ÅŸeydir, ama her ÅŸey deÄŸildir. Anayasa’nın yanı sıra yargı reformu, eÄŸitim alanındaki köklü deÄŸiÅŸimler, ekonomik geliÅŸme, gelir dağılımı, bölgeler arası dengeli kalkınma, Avrupa BirliÄŸi iliÅŸkileri, coÄŸrafyamızdaki uluslar arası etkileÅŸimler ve diÄŸer pek çok faktör, Türkiye’nin geleceÄŸini ve insanımızın nasıl bir ülkede ve hangi ÅŸartlarda yaÅŸayacağını ÅŸekillendirecektir.
Anayasa’dan sonra idari yapının oluÅŸacak yeni ÅŸekle göre dizayn edilmesi, belki yeni kurumların oturtulması, iÅŸlevleri deÄŸiÅŸenlerin dönüÅŸümünün gerçekleÅŸmesi gibi yine çok önemli bir süreç Türkiye’yi bekliyor. Anayasal hükümlerin ve ilkelerin kurumsallaÅŸması ve hayat bulması devlet organlarının eliyle olacağı için kamu kurum ve kuruluÅŸlarının yeni yapıya uyum saÄŸlaması kritik bir öneme sahiptir.
Türkiye, uzun yıllardan sonra sivil bir anayasa yapma fırsatını elde etmiÅŸ bulunuyor. Bu fırsatın çok iyi deÄŸerlendirilmesi gerekir. Bunu da irfan havuzu içinde, sonsuz hoÅŸgörü ve yüksek uzlaÅŸma azmiyle yapmalıyız. Ortak akılda mutlaka ısrar etmeliyiz. “ GeçmiÅŸimiz ve bugünümüz üzerine kavga edersek, geleceÄŸimizi de kaybedeceÄŸimizi” unutmamalıyız.