MİLLETİN VE ÜLKENİN DEĞERLERİ PEŞKEŞ ÇEKİLEMEZ
01 Ağustos 2012 Çarşamba 03:46
Birkaç gündür “BU KULÜP SOYULDU BEYLER” yazımız ile ilgili, gerek eski yöneticilerimiz ve gerekse okuyucularımızdan olumlu veya olumsuz bazı görüÅŸler tarafımıza iletilmektedir.
Herkesin kendine göre bir görüÅŸü vardır, saygı duymak gerekir. Ancak bir yerel gazetemizin köÅŸe yazarının, iddialarımı sanki bugün ortaya atmışım gibi köÅŸesinde benim yazımı kullanarak deÄŸerlendirme yapmasını, Samsun gündemini yakından takip eden bir kiÅŸi olarak deÄŸerlendirdiÄŸim ve yazılarını takip ettiÄŸim arkadaşımızın kronolojik bir hatası olarak deÄŸerlendirmekteyim.
Aslında konuyu köÅŸeme taşımak istemedim. Çünkü özellikle Samsun’da bazı kiÅŸilerin sahip oldukları köÅŸeleri kullanarak birbirlerine karşı kullandıkları sokak ağızlarını hiç tasvip etmiyorum. Kınıyorum. Hele karşılıklı bir araya gelindiÄŸinde dahi sarf edilemeyecek sözlerin köÅŸelerde yer almasının hiç bir mantığı yoktur. Amacım sadece arkadaşımızın kaleme aldığı yazılara bir cevap deÄŸil, sadece kronolojik bir bilgiyi sunmaktır. Yazısında kullanmış olduÄŸu secde etmek, veya paçasından tutmak gibi anlatmak istediÄŸi olayın penceresinden dışarı sarktığı ve kiÅŸiselliÄŸe indirgediÄŸi sözler için de nasıl olsa bir araya gelir çaylarımızı içer helalleÅŸiriz, çünkü dostluÄŸumuz bunları birbirimizin yüzüne söyleyebilecek kadar saÄŸlamdır.
Kendisine de ayrıca telefon ile ulaÅŸamadığından geniÅŸ bir bilgi metni gönderdim. Bu yazıyı okuyunca tek aklıma gelen kelime “günaydın” oldu. Çünkü bu konu ile ilgili belki kendisinin de bir dönem çalıştığı gazetedeki köÅŸemde 100’e yakın yazı yazdım. Her genel kurulda konuÅŸtum. Yaklaşık 10 yıldır konuyu Samsun’un gündeminde tutmaya çalıştım. Çünkü bugünkü çöküÅŸü hazırlayan tek neden bana göre kulübün 9,5 milyon dolarlık çeklerinin Uyanık tarafından alınması idi. Hep bunu savundum. Bu düÅŸüncelerimi bizzat Uyanık’ın yüzüne de birkaç kez söyledim. Samsunspor gündemini ve kongrelerini takip eden tüm Samsunlular bu konu hakkında ilk açıklamayı benim yaptığımı bilir. Yani Salur bugün deÄŸil 10 yıl önce ortaya çıkmış ve yapılan soygunu kamuoyu ile paylaÅŸmıştır. Üstelik o günlerde yönetici kimliÄŸini sürdürmektedir. İyi de bu zamana kadar neredeydin be kardeÅŸim. Somon balığı, limon aysbergin üstü bile deÄŸil. Ben 10 yıl önce de vardım ve sadece ben ortaya çıktım konuÅŸtum. Ama görüyorum ki sesim size kadar ulaÅŸmamış duyuramamışım.
Ayrıca yapılan soygunun üzerinden 10 yıl geçmesi, zaman aşımı faktörünü ön plana çıkarmaz. Bugün yaÅŸananlar 10 yıl öncesinin mirasıdır. Suç ortakları her kim ise, ben dahil hesabını vermelidir. Kul hakkı bir ÅŸeye benzemez. EÄŸer itham edilen kiÅŸi iddialara cevap vermiyor ve onun yerine baÅŸkaları ortaya çıkıyor ve cevap veriyor ise, bunun adının ne olduÄŸunu zikretmeye gerek yoktur. Yine yazıda ifade edildiÄŸi gibi, ve kendi yazılarımda yazdığım gibi, evet belki bende bu 9,5 milyon doları iç edenlerden biriyim. DediÄŸiniz gibi Uyanık ile birlikte projeler ürettik. Tavukçu açtık. Yani dediklerinizi doÄŸru kabul edelim. Pekiyi bu kentte bunların hesabını bize soracak bir veya birkaç babayiÄŸit yok mu? Yani aradan 10 yıl geçti diye sineye mi çekilsin. Herkes kafasını kuma mı gömsün. Üç maymunu mu oynasın?
Ayrıca Uyanık bu ülkede kendini savunabilecek en iyi isimlerden biridir. Malum köÅŸe yazarı arkadaşımızı tanıdığımdan bu kelimeden kendisini tenzih ediyorum , çünkü kendi ifadesi ile kendisi de bir İsmail zededir. Bunu yakinen bilenlerden biriyim. Uyanık'ın kalemÅŸörlere hiç ihtiyacı yoktur. Yazımda da ifade ettiÄŸim gibi ortaya çıkarak ben bu paraları Samsunspor için ÅŸuralara verdim, ÅŸu projelere harcadım diyecektir. Kim bilir belki de sizin iddia ettiÄŸiniz gibi Salur da yanımda idi, birlikte yedik sefamız olsun diyecektir. Ama bunu söyleyecek olan Uyanıktır. Bu nedenle 10 yıldır gündemde olan bir konu için yazdığım BU KÜLÜP SOYULDU BEYLER’in hikayesi bugüne deÄŸil 10 yıl öncesine dayanır. Sizde bu saatten sonra Salur’a katılmam mümkün deÄŸil demekle herhalde 10 yıldır Salur’un söylediklerine katılmıyorum demek istediniz.
Bu konuyu burada kapatarak, yarım kalan Türkiye’de yerli ürün üreticilerinin devlet tarafından nasıl standartlar ile engellendiÄŸi konusuna devam edeceÄŸiz. BilindiÄŸi üzere 3. bölümde, İZODER logosunun programda kullanılmasına iliÅŸkin itirazımızı o dönemde bakanımız Mustafa Demir’e intikal ettirdikten sonra, aldığımız cevap, “Bakanlık olarak İZODER ile bir kontrat imzaladık ve bu kontrata göre, programın yazılımını bila ücret İZODER yaptığı için, bu logonun yazılım programında yer almasına izin verdik” ÅŸeklinde bir cevap almış idik. Ancak firma olarak bu oldu bittiye karşı çıktık ve Bayındırlık Bakanlığını haksız rekabet yaratılmasına öncülük ettiÄŸi gerekçesi ile hukuki yollara baÅŸ vurduk. Konuyu baÅŸbakanımıza ve ilgili bakanlara ayrıca bildirdik. Mart 2012 tarihi itibariyle Çevre ve Åžehircilik Bakanlığı tarafından firmamıza gelen bir yazı ile İZODER logosunun Mart 2012 tarihi itibariyle kaldırıldığını bildirdi. Böylece devlet yolu ile haksız rekabet yapılmasının önü kapatılmış oldu.
Ancak Yangın YönetmeliÄŸindeki problemler sürüyordu. Binalarda Yangın Yönetmelikleri ihlal ediliyordu. Oysa devlet birimleri bu binalara ruhsat vermemeli idi. İki kata kadar olan bina yükseklikleri 2009 yılında kartellerin baskısı ile 7 kata çıkarılmıştı. Yani bu yüksekliklere kadar B1 ve B2 yanıcı sınıflı malzemeler kullanılabilirdi. Ancak bu yüksekliklerin üzerinde inÅŸa edilen binalarda kesinlikle hiç yanmaz malzemeler kullanılmalı idi. Yönetmelikler böyle diyordu. Ama bunları uygulaması gereken birimler ne yazık ki kartellerin istediÄŸi ÅŸekilde yönetmelikleri delip geçiyorlardı.
Son olarak BEP-TR programında yer alan Isı Yalıtımlı Sıvaların kullanılabilmesi için belirlenen 0,7 W/mK oranının yine kartelin direktifleri doÄŸrultusunda hazırlandığını, üstelik bu deÄŸerin eski programda 0,06 W/mK olarak yer aldığı halde, yeni programda kasti olarak 0,7’ ye yükseltildiÄŸi konusunda firmamız itirazda bulundu.
Bu deÄŸerlerin anlamı; eÄŸer Isı Yalıtımlı Sıvalar 0,07 W/m2 (Isı İletkenlik DeÄŸeri) olarak deÄŸerlendirilir ise, daha fazla kalınlıkta ürün uygulanması gerekmekte idi. Buda bu tür ürünlerin pazarının yok edilmesi anlamını taşımakta idi. Uzun süren yazışmalar sonucunda bu haksızlık da giderilerek 16.07.2012tarihinde TST 825 revize edilerek ilgili oran tekrar 0.06 W/mK olarak revize edildi.
Yazılarımızdan anlaşılacağı üzere, bire bir Samsunlu firma olarak yaÅŸadığımız problemlerin kaynağında, Türk ürünlerine karşı kartellerin akıl almaz oyunlarının ne ÅŸekilde geliÅŸtiÄŸi ve kartellerin devlet kadrolarına ne ÅŸekilde hakim olduÄŸu gerçekleri yatmaktadır. Bir Türk yatırımcısı olarak mücadeleci kimliÄŸimizin yanı sıra,Türkiye’de üreterek ürünlerimiz için yurt dışında Pazar bulmamız bizi ayakta tutabilmiÅŸ ve bu süreçte de ilgili birimler ile çeÅŸitli diyaloglar kurulabilmiÅŸtir. Ancak ülkemizdeki sistem Türk ürünlerinin piyasalara giriÅŸini kesinlikle engelleyecek yapıdadır. Vatan millet edebiyatı yaparak bu ülke deÄŸerlerini peÅŸkeÅŸ çekmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.